Cerrahi girişim sonucu gelişen peritoneal yapışıklıkların önlenmesinde kalsiyum kanal blokerleri, vitamin E ve piroksikam'ın etkisi / Mehmet Yiğit.
Özet
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Araştırma Merkezinde ağırlıkları 165-240 gr. arasında değişen 40 Sprague-Dawley cinsi rat üzerinde yapılan bu çalışmada cerrahi girişim sonucu gelişen peritoneal yapışıklıkların oluşumu üzerine Kalsiyum Kanal Blokerleri, Vitamin E ve bir NSAİ drog olan Piroksikam'ın etkileri araştırıldı. Denekler sadece intraperitoneal saline solüsyonu uygulanan kontrol grubu, intraperitoneal kalsiyum kanalblokerleri verilen tedavi grubu (150mg/kg), intramuskuler vitamin E verilen tedavi grubu (300 IU/kg) ve intraperitoneal piroksikam verilen tedavi grubu (60 mg/kg) olmak üzere 4 gruba ayrıldı. Tüm ratlara verilen tedavi programları tek doz olarak uygulandı. Tüm deneklerde DeneyselPeritonit oluşturmak için çekumda standart seroza hasarı oluşturuldu. Ratlar 14 gün süreyle (2 hafta) izlendi. 14. gün sonunda tüm ratlar aşırı eter inhalasyonu yoluyla sakrifiye edilerek relaparatomi gerçekleştirildi. İnsizyon hattındaki yapışıklıklar dikkate alınmaksızın karın içi yapışıklıklarının yoğunluğu Siegler ve arkadaşlarının (35) önerdiği kriterlere göre evrelendirildi. Sonuçlar yapışıklıkların sıklığı, derecesi, ortalama yapışıklık skoru ve ortalama yapışıklık uzunluğuna göre değerlendirildi. Peritoneal yapışıklıkları engelleme açısından; kontrol grubu ile kalsiyum kanal blokeri ve vitamin E uygulanan gruplar arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı fark bulunduğu (p küçüktür 0.001), ancak vitamin E grubu ile kalsiyum kanal blokerleri verilen grup arasında peritoneal yapışıklıkları önlemek yönünden istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamadığı görüldü (p büyüktür 0.05). Sonuç olarak yapmış olduğumuz bu deneysel çalışmada peritonit modelinde gelişebilecek karın içi yapışıklıkları üzerine kalsiyum kanal blokerleri ve vitamin E'nin etkili olduğu, piroksikamın etkisinin plasebodan farksız olduğu ortaya konulmuştur. Elde edilen sonuçlar gelecekte yapılacak olan klinik araştırmalar için olumlu ve ümit verici değerler olarak düşünülmelidir.